19 Mayıs 2013 Pazar

vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı.

¨Onlarca kez tökezlemiş olabilirim ancak, ben hayatımda sadece 2 kez düştüm. tam dizlerimin üzerine.¨ diyorum. Aslına bakarsan uslu bi çocuktum. ¨Yapma!¨ dan duramayanlar anlamazlar halimden. 

Herhangi bir çocukluk anısı değil anlatacağım. Zincirleme iğnelemelerle dolu bir ahkamlar dizisi de değil maruz kalmanı istediğim. Anlaşılma kaygısıdır olsa olsa, beyhudeliğini bildiğim.

¨vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı.¨

Saçını ilk olarak kırmızıya boyatanlardanım ben. vişneye çalan, koyuca bir kırmızıydı. O gün, bir adamla çarpışıp dizlerimi yaralamıştım. Romantizmden uzak kelimeler saçılmıştı etrafa. deri ceketli, uzun saçlı,-belli ki 20'li yaşlarının başında- orta boylu, esmer bir adamdı. ¨Saçların ne güzel.¨ demişti. Uzun saçlı - deri ceketli adamlar, kırmızı saçlı kızları severlermiş, bilmiyordum. 80'ler dinlerlermiş; en çok skid row'u. Scorpions'u Türkiye' de son görenler, onlarmış. Dizlerimi tutuyordum o anlatırken. beni kan tutar.

¨ Belli ki sen çok tökezliyorsun, ben seninle yürürüm. gir koluma.¨ dedi. Kabul ettim. Bizi düşürebilme potansiyeline en çok sahip olanlar, kollarına girdiklerimizmiş. Çabuk öğreniyordum. 7. kez düştükten sonra karar vermiştim. Bir daha kimsenin koluna girerek yürümeyecektim. Sokağın bitiminde, sayılmayacak kadar çok yara iziyle birlikte otobüse binmek üzere yanından ayrılırken, kırmızıyı benden çok seven o adama neden ¨görüşürüz¨ demediğimi şu an bile hatırlıyorum.

¨içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı.¨

¨Kırmızı açıldıkça sarıya döner, zaman her şeyin ilacıdır, su 100 °C derecede kaynar, bu böyledir ve şu da şöyle. Herkes bilmelidir, göz teması tüm tensel temasların ötesindedir. Anlaşılma kaygısı güden insanlar, kelimelerin salt halleriyle ne kadar az anlaşılabilir olduklarından haberdar, gözden gelecek bir ¨ seni anlıyorum.¨ tepkisine  gereksinim duyarlar çoğu zaman. Gözlerin kelimelerden daha çok iş yaptığı bir zaman/mekan parçasındaysa susmalar başlar...¨ diyordum. 

İçinde turuncudan iz taşıyan, sarı soluk tenli adam yeterince dinlemişti. artık konuşmaya başlayacaktı. farklı kutuplar olduğumuzun altını çizer gibi, tam karşıma oturdu. Anlatmaktan bıkmayan adamlarmış, en çok kendilerini sevenler. Ağzımı her açışımda yere kapaklanıyor gibi hissediyordum ve hiçbir göz teması işe yaramıyordu. Hem benim adıma hem kendi adına konuşuyordu. Hangi kısa süreli hafıza kaybı sonrası kurgulamıştı beni? bilmek istemiyordum. Susacak gibi değildi. Oturduğum iskemleden yavaşça kalkıp toparlandım. Fark etmedi. Yanından ayrılırken kulağına bana bir iyilik yapmasını istediğimi fısıldadım, bir an durakladı ama susmayacaktı. Hayatı boyunca sadece kendini, en çok da içinde turuncudan iz taşıyan sarı tenini seven adamdan, gittim.

En büyük Galatasaray' mış. üretebildiğim yegane ¨şampiyonluk¨ sloganı budur.

ve evet. şu an olan çok daha mutlu bir Cansu.

Selametle.