27 Şubat 2011 Pazar

çünkü.

yazıyorum. 
anlatma - anlaşma merakımdan değil, okumayacağını bildiğim için yazıyorum. 
söz verdim, ağlamamak için yazıyorum. 
uyuyamadığım için yazıyorum. 
olur da gözü ilişirse meraklanmasın diye yazıyorum. 
kelimelere indirgersem kolaylaşır ümidiyle yazıyorum. 
¨bir ihtimal¨ uğruna yazıyorum.
¨size ne lan!¨ yazıyorum.
kitap ayracımı kaybettim, yazıyorum.
seri şekilde öldürdüğüm zamanlara yenilerini katayım, şanım yürüsün diye yazıyorum.
sırf klavyenin çıkardığı sesi dinlemek için yazıyorum.
dumanaltı oldum, yolumu bulabilirim belki, yazıyorum.

fantastikkurdumvebeniçiniçimiyiyorum.

i'll be fine, just give me time.

25 Şubat 2011 Cuma

reenkarneyşın.

Ben sıkıntılı insanım. asabiyim, sorunluyum, bencilim, düşüncesizim, hayırsızım... ha bi de artık ölüyüm izninizle. yaklaşık bi 10 duble rakı eşliğinde nargile sömürüsü sonrası yatağımda ölü bulundum. duvarda anlamsız yazılar, üstünü kızartayım derken altını yaktığım bir beyin, mandallarla eğreti bir ipe tutturulmuş film sahneleri bıraktım geriye. t cetvelimi nerede bıraktığımı hatırladım ölürken. hemen sonra hatırlamayı unuttum..
mis oldum, pirüpak oldum ölünce.


ölün. sık sık.
ha ama bi de şu var:  "its preferbale not to travel with a dead man."
oğagöre.

16 Şubat 2011 Çarşamba

1000 words

¨They say a pictures worth a thousand words, so with these thousand words, I’ll paint a picture in your mind that breaks the rule of thirds¨ diye başlar şarkı. Çember sakallı bir ingilizden selam getirir rap. bir işe yarar oldu olası..

4 Şubat 2011 Cuma

ağır roman

güzelleş be oğlum. şimdilik ölümüne hayattasın.

üzerinizafiyet teorisi

kaçtığı noktalara geri dönen doğrular vardır.Bir veya kuyruğu birbirine değmeyen kırk tilki yatmıyorsa bilinçaltlarında, bir post merakları da yoksa doğruları yörüngelerinden caydıran nedir?

Yaran 1: evde kalmaya yüz tutmuş üçgenleri yamuklarla evlendirip dairesel açılımlarından eşkenar piçgenler peydah ediyoruz. Peydahın hemen ardından ortaya bir kaç nokta koyuyoruz ki üçgenler doğrularını çizebilsinler.eşkenarlar eşliklerini kaybedip,uzvu bir fazla olanlar yamuklar tarafından baş tacı edilince ortaya çıkan sekizgenimsi şekle de ataerklik diyorum ben kendimce. aldığımız - verdiğimiz üçgenlerin ilk başta '' ev direği '' adını verdiği doğrular zamanla yamulmakta, aldığı darbelerle başladıkları noktaya geri dönmektedirler.hiçkenar piçgenlerimizin huzuru bozulmasın diye kendini daire içinde hapseden üç genli zavallılarımız bir sekizgenin derdine tasasına meze olurlar.

Yaran 2: '' Sev '' dedi, ''diyecek..'' diye beklediğimiz ademoğullarından ortalama bir mal alınır.El bebek gül bebek tabir edilen sevme biçiminin geniş zaman kipinde yoğrulur.Bir kaç ay sonra koca kıvamına gelen, hiçbir çözülecek yanı kalmayan bu az bilinmeyenli çok bilmiş denklemimiz gözlerini öte dünyaya açar ve sarışındı,esmerdi,bacaktı,memeydi derken uzay boşluğunda kopmuş gitmiş olarak bulunur.Denilecek söz yoktur, zira uzayda bağırıp da sesini duyurabilen olmamıştır.O, galaksiden galaksiye dolanırken siz meteor çarpmışa dönmüş,bir köşede sızlanıyor olursunuz. Işık hızında seyreden bünyenize zaman geçmek bilmez geliyordur.Zamanla birlikte kırılmalarına da alışırsınız bir süre sonra.Tam çevre gezegenlerde hayat arayışına başladığınız an O, daireler çizerek size doğru koşar özür minnet.o havada akrobatik hareketler yaparken film şeridiyle muhattapsınızdır siz.İyi, kötü, çirkinden kareler izlersiniz.aklınıza gelmez bile dairenin nedeni. Doğruca size yaklaşıyordur ya, kafidir.Dairenin sebeb- i ziyareti,diğer memelerden yediği tekmeler,tokatlardır.Sersemledikçe bükülüp,başladığı noktaya geri dönmüştür, geçmiş olsundur.

üzerinize afiyet azıcık delirdim de ben

bir jedi masalı

Jedi: Küçükken '' amcalara pipini göster yavrucuuum'' yerine 
''aa ne akıllı çocuk'' la güdülenmiş,bu gazla da büyüyünce ne olacaksın sorusuna ağzı büzüle dola '' bülüm adamı ya da pülot'' yanıtını vermiş ademoğlu.
bunlar yunan heykeli kıvamında bir yakışıklılığa sahip olurlar.
olamayanlarsa yüzüne ahtapot yapışmış izlenimi veren yosun - mercan tipli adamlara dönüşürler ki ilgi çekebilsinler.
(bkz.ergenlik)
Eline doğuştan ışıklı bir sopa ve bundan dolayı toplum tarafından üzerine aferin damgalı bir cübbe atılan Jedi'yımız '' Feel the force evladım,hadi koçum göreyim seni.'' gazını da Yoda'sından direktif şeklinde aldıktan sonra o droid senin bu droid benim sistem sistem dolaşır.
Peki bir jedi yı sith e dönüştüren nedir?
bunun için evvela değişik atmosferin de etkisiyle östrojen hormonu başına vurmuş bir havvakızı gerekmektedir.abuk bir moda anlayışı(ugg olur,bavul olur,röfle olur ne bileyim..),çok güzel(hep masallardan öğreniyorsunuz böyle şeyleri) ve statüsü yüksek(pirenses, kraliçe en olmadı senato üyesi) olması tercih sebebidir.
ve kaçınılmaz son:eros' un oku kıçında biten Jediyımızın kızla birlikte olması olanaksızdır.
gösteripelletmeyengillerden olan kızımız '' ama olmaz ki anakinim.biz ayrı sistemlerin ökaryotlarıyız.'' dese de Jediyımız bunu -sanıyorum ki yüksek diskotek desibelinden kaynaklı - duymaz,anlamaz.ne yapar eder kızla izdivaca vakıf olur.
ne yazık ki kızın pirenses,erkeğinse şovalye olması mutlu son için kafi değildir.günlerini force - u feel' la geçiren Jedi,zaman içinde kışkançlık,yanık fasülye ve güven - özgüven eksikliği ile davranış bozuklukları göstermeye başlar.toplumun üzerine uygun gördüğü cübbenin sırtını peklemesi, prokaryot bir yapıya sahip Yoda'nın gazı ve ışıklı sopanın gözlerinde bıraktığı tahribat nedeniyle de sonunda çığrından çıkar ve klasik paranoyak bir aile babası kıvamına gelir.her çekirdek ailenin yaşadığı sorunlar yaşanmaya başlamıştır ve feel the force artık use the force a dönüşmüştür.
sonuç olarak o artık bir sith' dir.sithtirsin gitsindir.isteğe bağlı olarak aşırı alkol ve sigara alımından kaynaklı bir ''phhkkk'' lamayla kolaylıkla Dart Vader a dönüştürülebilinir.afiyet olsundur.
evet.bir star wars çarpması yaşıyorum.6 filmlik seriyi bir gecede ve kronolojik sırada izlemem için beni galeyana getiren arkadaşıma burdan beni ne hale getirdiğini göstermek istedim.
''hanım koş, çocuk mal oldu.''

3 Şubat 2011 Perşembe

zapping

"şimdi sakin ol, ve o kumandayı yavaşça yere bırak."


ben yaklaşık 1 buçuk haftadır ana kucağında, baba ocağında ikamet ediyorum abiler ablalar. eskişehirde geçirdiğim güzel bi kaç günün sonunda ne idüğü belirsiz bi gıdadan ötürü zehirlenip de yek başına yaşamanın şahsım adına hayati tehlike barındırdığı gerçeğiyle yüzleşince, eve dönmeye karar verdim.(ben böyle uzun cümleler kuruyorum, özneyi aklınızda tutun sorucam sorrna mevzusu oluyor.kusra bakılmamasına..)
tezkeremi aldım gardan, eve geldim. mide fesadı eşiğine gelene kadar ev yemeği yedikten ve bilimum ilgiyi sömürdükten sonra inzivaya çekilip kendi başıma kalmanın yollarını aramaya koyuldum. lakin ev zaten 80 metrekare, annem uyurken nefes alış verişimi dinleyecek kıvama gelmiş, evde bırak yalnız kalmayı iki satır sussam derdim olduğu kanısına varılıp, çare aranıyor. tüm ilgiyi bertaraf edip ne yapmak istediğim, nereye gitmek istediğim sorularına " vallahi de çoüşeniyorum. hem çok soğuk!" bahanesiyle tampon da yaptıııım, oturuyordum mis gibi. 2 - 3 gün sonra 24 saati izafi 72 saat yaşamaya başladım. uyuyabilmenin safi yetenek olduğu düşüncesinde bir yeteneksiz olarak vaktin nasıl olup da geçebileceği konusunda ampirik deneyler yapmaya başladım kendi üzerimde ama çok da olmadı o öyle..sıkıldım anlayacağınız. "başlarım loan inzivası batsın!" diyerek insan içine çıktıysam da kimse oralı olmadı..ben inzivadayken bizimkiler sönme yaşamış, evde varlığıma alışılmış filan.çaresizdim.


aylak aylak evde dolaşırken salonda garip bi alet buldum, onunla oynamaya başladım. kurcaladıkça içinden her türlü duyguyu açığa çıkaracak ıvır zıvır pörtlüyordu. ulan bir ağlıyorum, bir gülüyorum, sinirleniyorum, sıkılıyorum ama bırakıp gidesim gelmiyor aygıtı."loan."diyordum."negsel bi şeymiş ki bu." inanır mısın içinde binlerce de seçenek var.uyanıyorum açıyorum, bakmasam bile sesi geliyor, duyuyorum ya bi hoş oluyorum. çeşitli orgazmlar yaşıyordum aygıtla her muhatap oluşumda. böyle muniiiis, tatlııııı..biliyordum, o da beni çok seviyordu...mutlu, seviyesiz, yapış yapış bi ilişki yaşıyorduk kendisiyle..arada bir elmam geliyordu aklıma ama..gözden ırak gönülden.. hesaaabı sallamıyordum pek.
bi akşam sevdiceğimle yine en hardcore münasebetlerimizden birini yaşıyorduk ki birden irkildim. kafamı çevirip baktığımda annemin gözlerini bana dikmiş, biraz şaşkın ve oldukça da kızgın bakıyor olduğunu gördüm.hemen sonra, öte yanımdan gürültülü bir nefes alış veriş duydum. evde ejderha beslediğimizi sanmayı bırakalı yaklaşık bi 12 yıl olduğundan o ihtimali direkt yok ederek yanıma baktım ve kardeşimi gördüm. kendince burnundan soluyordu.ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.sonunda annem dayanamayıp " yeter artık!.rahat bırak şunu!dur bi yerde!" dedi. dur. ulan zaten bahsi geçen mevzuda ben hareket halinde değildim ki. yaklaşık 1 saattir aynı koltuğun aynı köşesinde hareketsiz duruyordum.kafam durmaz benim böyle zamanlarda, hiç üşenmez hemen karışıverir.ben düşüncelerle boğuşurken kardeşim elimden sevdiceğimi alıp bu doludizgin aşka son noktayı koydu.yıkıldım.


"ben tivi seyyretmiyorum şekerim.çünkü tivi çok hölölö..." entellerine sesleniyorum: haattiorrdan loaan!!!!111

2 Şubat 2011 Çarşamba

karar!

bahsi geçen mevzuda sanık; yaklaşık 50 saattir uyumamış olmasının ardından 51. saati devirecek olmanın kaçınılmaz şaşkınlığıyla şapşal şapşal ev hudutları içinde geziniyordu. şahitlerin ifadelerinde bu durum delillendirilmiştir. ayrıca sanığın 1. derece yakını ifadesinde sanığı mutfakta gördüğüne dair beyanda bulunmuştur. mahkemenin dikkatine sunuyoruz. sanık, gözüne kestirdiği zavallı ilk sıvıyı nefes almadan, hunharca içtikten sonra yatağına yatıp, büyük bir soğukkanlılıkla uykuya dalmıştır. mutfakta bulunan, sanığın el ve dudak izinin üzerinde tespit edildiği bardak delil olarak mahkemeye sunulmuştur. otopsi sonuçları da bardaktaki sıvının son damlasına kadar içildiğini göstermektedir. ayrıca sıvı, daha sonra sanığın sakarlığı sonucu üzerine damlatması nedeniyle kıyafetinde de tespit edilmiştir. evet sayın hakim..deliller ışığında dolapta kalan sütün tamamını içtiğinin tespit edilmesi sonucu sanığın anneyasanın 431. madde 12.fırkası gereğince markete gidip yeni bir kutu süt aldırılarak cezalandırılmasını talep ediyoruz.


(bağrışmalar) -sessizlik! Sanığın bu konudaki savunması nedir?


- uykum gelsin diye..bilemedim..hava çok soğuk..(gülüşmeler)
-karar. ... ...... ...... ....


markete gidiyorum, gelirim yine.
haaatttiii.

sıkıltırılmış 8.siyah.

höyt. ben geldim, yine.


itiraf ediyorum, Timsah' ın "siyah 8" bilardo topunu ben çaldım.


öncelikle bu ufak hırsızlık mevzusunu aradan çıkarayım istedim biloğun ana temasına uygun olması sebebiyle. "hırsızlık huyum değildir, aslında hırsızlık çokötü bi şeydir ama.." diyerek kendimi aklayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. aksine her durumu anlattığım adam topu niye çaldığımı sorunca anladım ki nedensiz iş görmek kabahatin kendisiymiş de bahanesi yakışıklı olursa kıvırabiliyormuşsunuz. mesela ölüm döşeğindeki 1.derece yakınımın son isteği bir siyah  bilardo topuysa ve benim bilardo topu satın alacak "gücüm" yoksa eğer, alnımdan öpülür kıvama gelebiliyorum gözünde insanların. psikolojik açılımlar yapasım yok şu gerzek çarşamba öğleden sorrnası.


nedensiz iş görünüz. öylesine yapınız. ha hırsızlık olmaz belki, çok da kombineli taraftarı değiliz ama anladınız neden-siz.


haaattii..