28 Eylül 2011 Çarşamba

duşakabinaleyh


Suyun sıcaklığı isteminiz dışında giderek artmaktadır. Bir süre sonra duş başlığı kestiremediğiniz hız ve yoğunlukta iğneler fırlatmaya başlar. Ani bir hareketle kaçarsınız suyun altından. Daldığınız derinlikten görünmeyen bir el tarafından çekip çıkarıldığınızı düşünür, ani bir hareketle soğuk su musluğuna bakarsınız. Aklınızı başınıza devşirmenizin hemen ardından suyun ısısı bir ¨ ha şöyle..¨ edasıyla normale döner. Bir iki dakika daha suyun altında oyalanıp atarsınız kendinizi banyodan dışarı. Omuzlarınıza saplanan iğnelerin acısını duyarsınız kurulanırken, bu bir uyarıdır, aldırmazsınız. 
Ve geçen üç dört dakikanın ardından az önce yaşadığınız münasebete dair yarı ıslak saçlarınız ve burnunuza çalınan sabun kokusu haricinde hiçbir iz yoktur. Belirsiz bir noktaya doğru yavaşça susarsınız. Banyo musluğu damlatmaya başlar. ¨ ama koçum daha şimdi ne konuştuk biz?!¨ 
duymazsınız.
¨ Dur ben bi duş alayım. Kendime gelirim...¨ dir mevzunun esası. Kendi’niz, hep siz geldiniz diye kalkıyordur. Aşkolsundur.

12 Eylül 2011 Pazartesi

ayık ol. ayık.

(waking life)

- Yaradılış kusurdan çıkmış gibi görünüyor. çaba ve hayal kırıklığından kaynaklanıyor sanki. bence dil de buradan doğdu. yani yalıtılmışlığımızı aşma arzusundan ve bir başkasıyla bir çeşit bağlantı kurma durumundan. sadece bir hayatta kalma sorunu olsaydı kolay olurdu. bilirsin işte ¨su. ¨ dediğimizde bi ses çıkarırız ya da ¨ sivri dişli kaplan arkanda!¨ dediğimizde yine bir ses çıkarırız. galiba asıl ilginç olan şu: yaşadığımız tüm soyut ve kavranamaz şeylerde iletişim kurmak için aynı simgeler sistemini kullanıyoruz. ne demek ¨hayal kırıklığı¨ ¨öfke¨ ya da ¨aşk¨? ben ¨aşk¨ dediğimde ses ağzımdan çıkar, sonra diğer kişinin kulağına çarpar. beyninin kıvrımlı kanallarında yolculuk yapar. yani; sevginin bulunduğu ya da bulunmadığı anılardan geçerek dediğimi kaydederler ve ¨evet¨ derler, anlamışlardır.


peki ama anladıklarını nasıl bilebilirim? sözcükler uyuşuktur. sadece simgedirler. ölüdürler. algıladığımız pek çok şey anlatılamaz, dile getirilemez.


anlaşıldığımızı, yani karşımızdakiyle bir bağ kurduğumuzu düşündüğümüzde manevi bir birlik hissetmiş oluruz. bu duygu geçici olabilir ama galiba bunun için yaşıyoruz.

hayır, bunun için yaşamıyoruz. geri kalanına kalıbımı basabilirim.
selametle.