14 Ağustos 2011 Pazar

kıyamet alameti.

ellerini ovuştur şimdi, çok büyük bir işe kalkışıyormuşsun gibi. derin bir nefes çal Gün'den. can, Gece'ye emanet. yeşile çalan bir bakır tas değil bu içine kustuğun, biliyorsun. 


İngiltere' nin orta yerinde çıkan ¨lümpen proletarya¨ isyanının nasıl başladığından, ne kadar hızla hangi kesimlere sıçradığından, yağmalar sırasında en çok rağbet gören mülklerden yola çıkarak kapitalizm karşıtı bir edayla yapabileceğim onca bilinçsiz tüketim - tüketimin bilinçli olabileceğinin ne kadar saçma bir sav olduğuna aldırmadan- serzenişinden, söz konusu isyana türklerin katılımı ve bu katılımın doğuracağı sonuçlardan bahsetmekten filan geçtim. (göz görmeyince gönül dünden âmâ.)

sinema salonlarını dolduran boyut meraklısı, fantastik bakışlarına yandığım tayfanın, benim bir türlü kıyıp da veremediğim o 3 kuruş parayı, dünyanın en kolay(asla basit değil) ve garanti formülüne oturtulmuş uzun metrajlarına defalarca hiybe edip, o koca beyaz kumaşa dünyanın en boş bakışlarını atışı üzerine yazabileceğim psikanaliz&analiz dolu satırlarla prim yapma amacında da değilim.

içinde bulunduğumuz ayın anlam ve önemi dolayısıyla - ki bu anlam ve önem, ancak muhataplarını ırgalayan bir eylemi nitelemesi gerekirken, çoğulcu zihniyetin bok yemesi kaynaklı oluşan totaliter normlar ve yine çoğunluğun yediği boku kusup sıvaması sonucu bu normların yaptırımlar halinde uygulama çabasından başka bir halt değildir - gecenin bir yarısı bir elinde tokmak bir elinde bızbız, o sokak benim, bu sokak da bizim eniştegilin tavrıyla, paşa gönlü dilediğince dolaşabilen ne idüğü belirsiz adamın gündüz takındığı kimlik, bu adama bu hakkı kimin verdiğinin bir anlık sorgusu ve devamında gelen ¨ ulan ben de alıp çıksam ya bagetimi crossumu...¨ düşüncelerimden sıyrıldım, inan. ¨tarih boyunca dahi tanımına sahip bütün de'liler ayrı yazılmıştır.¨ şeklindeki bol kelime oyunlu çakma aforizmamı da yuttum, deliliğe dair methiyeler düzerek özgürlük temalı - asla yazıp da sen'öteki' nin yargılarına maruz bırakmayacağım, kısıtlanmasına izin vermeyeceğim - denememe girizgah yapmayacağım, merak etme.

eskişehir'in bu aylar bu kadar kalabalık oluşuna bir türlü anlam veremeyişim, kendini hiçbir zaman hiçbir yere ait hissedemeyen bir mekan fukarası olarak, şu bozkır parçasındaki bir iki ayın bile bana özel olamayışına içten içe yana yakıla geçirdiğim kıskançlık dolu saçmasapan -yaz mı kış mı belli olmayan- günlerine de sövmüyorum. prezentabl kisvesi altında, aynı kapalı alanda istiflenmiş, part/full taym işçi kadınlardan biri olduğum günün ebesini gizli öznelediğim okkalı küfürler bir yana, hiç sahip olamadığım allığın suratımda bıraktığı yalancıktan sevimliliğe ve emanet bir döpiyesle geçirdiğim ilk iş günümde adımın başına Sn. gelişinin beni içten içe hem alaycı kahkahalara hem de onarılmaz sıkıntılara sokuşuna da aldırmamaya çalışıyorum.

olabildiğine sakinim zatıalinizin görebildiği üzere, sadece:

avuçlarım tıkırdıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder