6 Nisan 2011 Çarşamba

Pavlov' un köpeği olmak.

¨İyi geceler.¨ diliyorum sabahı karşılayacak olana. Ben yatıyorum. Gece yüzünü sabaha dönmüş, saat 4 olmuş. Pazar mı pazartesi mi, umrumda değil epeydir, günlerin hepsinden aynı oranda nefret ediyorum. Yanıma alıyorum bir avuç beyazlığı.kafamı koyuyorum yastığa. Işık yanıyor,ben sönüyorum.

Sönme: edimsel ve klasik koşullanmada yapılan davranışın pekiştireç doğrultusunda önce yükselişe geçip daha sonra yavaş yavaş ortadan kalkması durumudur.

Hafifliğin ağırlığı, ağırlığın hafifliği.

¨Saatler boyu kurduğum cümleler karşımdakinde en ufak bir yargıya sebep olmasa keşke. Öyle ki ne istiyorsam söyleyebilmekten öteye geçip, söyleme isteğimi gidereyim yalnızca. Anlaması da mühim değil O’nun. Anlayacağına dair tahminlerim var, ancak tam olarak nasıl biri olduğunu hatırlayamıyorum. Düşünüyorum ama içinden çıkamıyorum. Sanırım çaresizim. Ben anlatırken, konuşmamın yarısında kalkıp gitmesini de bekleyemiyorum. Kalkıp gitse yarım kalacak, ne kadar anlam yüklenmiş olsa da anlamsızlaşacak halbuki, ne de iyi olacak..¨

Işığa bakıyorum. Bakmak ama sadece. Ceza mı, ödül mü olduğunu bilmediğim bir pekiştireçe maruzum. Unutulmanın o bilindik acı verici halinin aslında ne kadar da güzel olabileceğini düşünüyorum. O’nun ve benim için. Akla takılı bir kanca olmaktansa, siktir edilmeyi tercih edebilirdim sanırım. 

Bu bir olay değil, anlatılabilir değil. Anlaşılabilir olmaması için de elinden geleni yapıyor. Yardım ediyorum. Öylesine oluveriyor yine her şey, güzel.
Ancak gecenin tam ortasında yanacak bir ışık bekliyor oluşumu, dahası bu ışıktan medet umacak durumda olduğumu, bir sonuç, bir anlam arayışı içinde kıvrandığımı sanma ihtimaline kızıyorum. 

söyleme isteği mi giderilen, tahmini bir beklentiye cevap verip savuşturma gerekliliği/ihtiyacı mı?

-Pavlov mu köpek, köpek mi Pavlov?
-Peki’stirgit bence.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder