18 Kasım 2011 Cuma

02.29

gecenin güne dönüşümünü perde aralığından ve yan yan izleyen kadının yeni güne uyanabilen nicesinden tek farkı; iki gün arasındaki bıçak izine sahip olamayışı. gözkapaklarına saplı iğneler her harekette gözlerine görünmez çizikler atıyor. sol üst cebinde bir kadın taşıdığı iddiasından çok uzakta olmasına rağmen, baştan ayağa ¨kadın olma¨nın gülünç sıkıntısını yaşamakta hala. hiçbir zaman anlam veremediği onlarca eylemi rutin şekilde tekrarlıyor, her seferinde daha az sorguluyor. içinde bir şeylerin tükendiğini biliyor.

kare ya da dikdörtgen olmayan bir odada tek başına, kendi nefesini duyabiliyor olmanın yarattığı soğuğun yerini hiçbir ayazın alamayacağının farkında. Yalnızlık değil canını sıkan. En çok kendi sesine yabancı oluşuna inanmıyorlar, bu. Ağzını açıp konuşmaya başladığında, kelimeler yankılanıp kalabalıklaşarak kulaklarını tırmalıyor. susuşunu bu şekilde açıklamaya çalıştığındaysa gülüyorlar. uzun zamandır anlatacak bir şeyi yokmuş gibi davranıyor. zaten kimsenin umurunda da değil.

aklına gelen onlarca adamın, aklından çıkaramadığı tek bir adama karşı savaşını için için izlerken, yüzünde oluşan ve ancak bir ölüye yakışabilecek ifadeden de habersiz. asla üzgün değil, ancak mutluluk denilen soyutun olumsuzluklara panzehir olamayacağına dair sonsuz bir inancı var. bu, herhangi bir inanca sahip olabilecek yeterlikte olmayan biri için oldukça tiksindirici ve komik. biliyor.

şimdi, olduğu yerde hareketsiz durduğuna ikna etmeye çalışıyor kendini. yer, mide bulandırıcı bir hızda ayaklarının altından kayıyorken.

az ileride bir grup sokak lambası, dolunaya karşı ayaklanmaya hazırlanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder